İnsan Paris kafelerinde sürterken, Berlin'i üç kafadar arşınlarken, en sevdiği kardeşine kavuşmuşken, yazmak için ihtiyaç duyduğu sükûneti, dinginliği, belki en çok da ıssızlığı, bezginliği bünyesinde hissedemiyor.
Neticede bu aralar çok yaşadım, o yüzden yazamadım diye düşündüm. Aslında iki halimi de seviyorum (zaten yazmayan halim de pek suskun sayılmaz :), no worries..
Ben tahmin ettim. Biraz daha sürseydi suskunluk, dürtecektim yavastan ama ben de... :)
YanıtlaSildürtünüz, mutlu olurum!
YanıtlaSilvalla berlin ve abla kardeşin burnunda tütiyi. her an mutfağına gelebilir kendisi :)
YanıtlaSilha-ha keske! :)
YanıtlaSil