2 Şubat 2010 Salı

Up in the Air

Berlin'de sevmediğim şeylerden biri çoğu filmin dublajlı olması. O yüzden Paris'teyken hem bayıldığım mk2'nün quai de seine & quai de loire salonlarında zaman geçirmek hem de iyi bir-iki film izlemek güzel oldu.
Gerçi uzun ve yorucu bir gecenin sabahında kolay bir filmdir diye tercih ettiğim Up in the Air'den umduğumdan çok daha fazla soruyla çıktım ama olsun varsın, zaten "sinemadan çıkmış insan" olmak da bunu gerektirir azıcık. Üstat yazmış: "Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umuluyor."
Pek büyük bir iş yapma iddiam yok ama, zaten hep sorguladığım şeyi yine kafamda evirir çevirir oldum: ne kadar yerçekimi ne kadar uçuş istiyorum; kök salmak mı havalanmak mı; yeryüzü mü gökyüzü mü? Cevabım yok, ama sorular güzel...

1 yorum:

  1. Vogue'un son sayfasindaki "Cevapsiz Sorular" hep cok hosuma gitmistir... Sadece Almanya Vogue'unda mi var, emin degilim. Hatirlamiyorum.
    Örnek: http://www.gigolorecords.com/media/Vogue_Dec09.jpg

    YanıtlaSil