12 Mart 2010 Cuma

TC'nin DE hali..

Çarşamba öğleden sonra saatlerinde pasaportumun süresini uzatmam gerektiğini fark edince, devlete işi düşen herkesin muhakkak hissetiği o endişe ve bulantı yüklü iç sıkıntısını duydum. Kimbilir karşıma nasıl insanlar çıkacak, gözümde canlanan bu hep asık suratlı adamlara pasaportuma bir gün içinde ihtiyacım olduğunu nasıl anlatıcam, kayıtsız hallerine göğüs gerip nasıl onları ikna edicem, vs. vs.
İnsan haksız çıktığına ancak bu kadar sevinir, ama ne kadar da yanılmışım!..
Berlin'deki Konsolosluk'ta, herhalde hayatımda gördüğüm en nazik memurla karşılaştım. Masasının karşısındaki sandalyeyi gösterip buyrun diyen, "nasıl yardımcı olabilirim hanımefendi"liyen, pasaportumu önündeki yazıcıya koyup, ben daha karşısında otururken (yani bugün git yarın gel demeden, fotokopisini çektirmedim diye azarlamadan, bu fotoğrafı da değiştirin artık diye dalga geçmeden..) şipşak uzatıveren bu şahsiyet, ne yalan söyliim memlekete dair gerçeklik duygumu hafiften sarstı.
Avrupa'nın rahle-i tedrisi mi?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder